13 Haziran 2013 Perşembe

Wikipedia


Sevgili arkadaşım Oğuzcan Oğuz'un kaleminden;

Şu bir gerçek ki Wikipedia'nın çoğu makaleleri sağlam, yayınlanmış makalelerden alıntılar yapıyor ve her giren de kafasına göre bir şeyler yapıp çıkamıyor. Ama etrafta hala "wiki güvenilmez, isteyen istediğini yazıyor" diye dolaşan, söz meclisten dışarı, neyin olup bittiği hakkında gram fikri olmayan insanlar var. 

Yahu kardeşim Richard Dawkins (şimdi isminden sonra gelen harfleri yazdırmayın) girip "Natural Selection" (kendi alanının temel bir konusu) sayfasına bir kaç ekleme yapmak istediğinde öteki gün sayfanın eski haline geldiğini görmüş. Sonra söylediğine göre bir kaç kere daha uğraşmış. En sonunda olmuş olsa gerek. Bunu konuşmalarından birinde diyor.

Neyse sonuç şu: Wikipedia'nın bir discussion grubu var. Burada ciddi insanlar bir kaç küçük değişiklik yapmak istediklerinde sayfalarca tartışma oluyor lakin en sonunda doğru, güvenilir ve iyi desteklenmiş bir kanıya varıyorlar. Bundan daha mükemmel ne olabilir?

Wikipedia candır, onu kullanın, böğrünüze basın. Ha bağışta yapın canım, zararını görmezsiniz. Orada o kadar kaynak harcanıyor, masraf oluyor. Gönüllü olarak zamanını harcayan insanlar var. Oradakiler paranızı hortumlamazlar zaten, hortumlasalar bile "burnumuzun dibimizdekiler" kadar usta olmadıkları aşikâr.

5 Haziran 2013 Çarşamba

Kendimizi Yiyoruz



Son günlerde olanları şöyle uzaktan izliyorum da yazmamak için zor tutuyorum kendimi.
Aslında çok komik :)

Kin, nefret, kavgalar, ölümler...
Hayatında hiç kitap okumadığı halde kendini aydın sanan, kendi görüşü dışındaki herkesi koyun ilan eden insanlar.
Götünü yayarak oturup 5 dakikada bir paylaşım yapıp vatan kurtaran kahramanlar. Bir haber patlıyor. Şu şöyle yapmış! Bizim kahraman başlıyor parmaklarını yormaya...
Bir tarafta polis şiddeti diğer tarafta direnişçi şiddeti. Şiddet olmadan olmuyor mu acaba? Neden iki tarafta birbirini bastırmaya, sindirmeye çalışıyor? Ya da daha da önemlisi neden iki tarafız?
Kimsenin aklına da gelmiyor bu nefret kime karşı? neye karşı?
Zaten futbolda bile bölünen bir millet olarak bu çok normal aslında. 
Bu bölünme çabamız benden başka kimseye garip gelmiyor mu?

Şöyle bakıyorum da biraz Suriyeyi mi andırıyoruz ne? Bunu bekliyordum ama biraz erken oldu sanki? Bütün Orta doğuyu sen Sen Sünnisin sen Şii, sen iktidarsın sen muhalif, sen o sun sen bu diye karıştırdılar. Bizi de karıştırmaları herkes tarafından bekleniyordu. Açıkçası ben Türk-Kürt bölünmesinden bu hale geliriz sanıyordum. Yanılmışım...
NOT: Ne direnişçilerden ne de hükümetten yanayım. Hepsinin canını sevim. Vatanımıza bir şey olmasın :)

3 Haziran 2013 Pazartesi

SİYASET


Siyasete girmeyi aslında hiç istemem. Siyasetten ve siyasetçilerden nefret ederim. Çünkü siyaset varsa partiler ve karşıt görüşler vardır. Kavga vardır.
Mecliste uyuklayan vekiller vardır.Dinimden vazgeçerim partimden vazgeçmem zihniyeti vardır. 
Bana göre Türkiye'nin kanını emen bir canavar olan siyaset. Bu ülkenin en başrol konusudur. Bu yüzden konuyu siyasete girmeden çözemeyiz.

Öncelikle şunu belirtmeliyim. Herhangi bir partiyi desteklemiyorum! Seçimlerde muhtemelen adını bile duymadığım kazanma şansı olmayan bir partiye oy vereceğim.
(Babam duysa oturur uzun uzun AKP yi savunur bana ama dediğim gibi partilerin hepsi ... neyse içeri girmek için henüz çok gencim.)

Muğla'da okuyan bir öğrenci olarak, öğrenci gözünden gördüklerimi yazayım.
Muğla üniversite kurulduğundan bu yana gelişmekte olan bir şehir. Doğası ve turistik yerleri açısından mükemmel bir yer. 
Halkı öğrenciden geçinen ve genel olarak CHP yi destekleyen solcu bir kesim. Her seçimlerde aynı adamlar seçilir. Fakat Muğlada belediye hiç çalışmaz.
Pardon çalışır. Sürekli olarak park ve çeşme yapar. Yağmurlu havada fıskiyeleri açıp çimleri sular. 

Muğla'da alt yapıda yoktur. Tuvaletler kanalizasyonda gitmez. Evin altında birikir sonra vidanjör gelir onu çekip gider.
Bu esnada ortalığı saran kokuyu aklımdan geçirmek bile istemiyorum.Alt yapı olmadığından en ufak yağmurda sel olur. Yollar çöker ve halk perişan olur.
Senede 3-4 kez aynı yollara asfalt dökülür. Ama Muğla halkı şikayet etmesine rağmen aynı belediye başkanına oy verir.
Bu da demek oluyor ki. İnsanlar hizmete değil görüşe oy veriyor.

Ve bu insanlar kendi görüşü dışındaki bütün insanları koyunlukla, cahillikle suçluyor. En çok şaşırdığım noktada bu işte.
Hayatı boyunca kitap okumamış, televizyon başında magazin haberlerini kovalayan insanlar kendini aydın zannediyor.
Burada Muğla halkını yargılamıyorum. Bu bana düşmezde zaten. Fakat bunu hepimiz yapıyoruz. Farkında olmadan görüşlere bağlanıyoruz.
Desteklediğin parti alalade kötü bir iş yapsa bile kendimizce bahaneler bulup yine kendimizi kandırıyoruz. 
Yazık. Çok yazık.

Ya sonra? 15.000 TL alıp mecliste uyuklayan vekiller, örtülü ödenekler, torpille 2 günde iyi yerlere gelen akrabalar...
Bazen düşünüyorum. Kendi partimi kurup keyfime mi baksam? Kendi görüşümüde bulurum. Gelirken sağcı giderken solcu. Azcıkta ortadan.
Halka hizmete de gerek yok. Arada emekli maaşına zam yapar, insanların yüzünü güldürürüm. Konuşmalarımda da diğer partilere sataşırım yeter. 
Hepsinin yaptığı bu değil mi?